Türkiye’nin ‘coğrafi konumunun önemi’nden hep siyaset bağlamında söz edecek değiliz ya. Hem de Yunanistan’ın en güzel adalarından bazılarına bu kadar yakınken! Öyle ki, bazı adalara ‘kapağı atmak’ İstanbul-Ankara yolundan daha kısa sürüyor. (Bu noktada, ‘Bu adalar Türkiye’ye bu kadar yakınken Lozan’da niye verilmiş?’ geyiklerini – o da illa yapacaksak- ‘ouzo masası’na saklıyoruz…)
Tek ‘kötü’ haber şu: Çok ada görmek isteyene uzun tatil şart. Zira On İki Adalar’ın sayısı 12’den epey daha fazla. ‘12 Adalar’ ismiyse, 400 yıllık Osmanlı idaresinde uygulanan 12 üyeli meclisle yönetim sisteminden geliyor. Yunanca’da da, ‘12’ler’ anlamına gelen ‘Dodacanese’ adı kullanılıyor.
TEK ZOR KISMI ROTA TERCİHİ
On İki Adalar’a, genellikle Kuzey Ege takımadalarındaki Sisam’dan veya Kos ve Rodos’tan ‘dağılıyoruz’. Sözgelimi, Kuşadası’ndan girip Bodrum’dan çıkıyor, bu arada da Sisam, Fourni, Patmos, Lipsi, Leros, Kalymnos ve Kos’u gezebiliyoruz. Ya da Marmaris’ten Rodos’a geçip kafamıza göre kuzeye doğru ilerliyoruz.
Planlama yaparken tek dikkat etmeniz gereken, feribotlarda önceden rezervasyon yaptırmak ve günübirlik gezilerin gidiş-dönüş saatlerini çok yakın tutmamak. Belki bir de, bayram gibi ‘milli’ tatillerden başka zamanda gitmek ki, memleketin her şeyinden gerçekten uzaklaşmak…
1-BODRUM’UN SÜRPRİZLERLE DOLU ANTİK KOMŞUSU: KOS (İSTANKÖY)
Bodrum yarımadasının tam karşısında, feribotla 20 dakika mesafede. Modern tıbbın kurucusu Hipokrat’ın adası; bir açık hava arkeolojik müzesi. Türkiye’nin yanı sıra İngiltere ve Hollanda’dan da turist çekiyor; hareketli gece hayatıyla diğer Dodaken adalarından ayrışıyor. Kos aynı zamanda, sığınmacı krizinden en çok etkilenen Yunan adalarından biri.
• Vaktiniz varsa araba kiralamaya gerek yok; toplu taşıma diğer adalardan sistemli.
• Beyaz kumuyla meşhur Mastichari koyunun yanı sıra Thermo ve Kefalos plajlarını tercih edin.
• MÖ 3. yüzyılda Hipokrat’a adanmış antik tıp merkezinin kalıntılarını, yani Asklepion’u gezin.
• Şövalyeler (Nerantzia) Kalesi ve içinde bulunduğu arkeolojik alana vakit ayırın.
• 400 yıl süren Osmanlı hâkimiyetinin en belirgin izlerini, Defterdar ve Loziya camilerini görün…
• Türkiye’den gelen turistlerin çokluğundan şikayetçiyseniz, başka adalara ‘hoplamak’ için üs olarak kullanın…
2-ŞÖVALYELERİN GÜLÜ: RODOS
On İki Adalar’ın en büyüğü; tarihsel önemi ve eski şehrindeki mimarisiyle belki de en özgünü. Marmaris’ten bir saatte ulaşılabilen bu adanın hakkını vermek için en az iki gün kalın. Mümkünse aşırı sıcak olmayan ve Türkiye’den ‘bayram’ işgalinin yaşanmadığı bir zamanda gidin. Nasılsa yılın 300 günü güneşli!
• Rodos’un alamet-i farikası, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan eski kenti. Hospitalye veya Rodos Şövalyeleri’nin yönetimi sırasında inşa edilen Şövalyeler Sokağı’nı, Roma ve Bizans döneminden mozaiklerin de bulunduğu Üstadlar Sarayı’nı, Saray’ın içindeki hastane binasında yer alan Arkeoloji Müzesi’ni ve Rodos Kalesi’ni gezin.
• Lindos Antik kentinin kalıntılarını görün.
• 14. yüzyılda inşa edilmiş Meryem Ana Kilisesi’ni ziyaret edin.
• Rodos’un plajları genelde çakıl taşlı; deniz ayakkabısı götürmeyi unutmayın. Lindos ve Anthony Quinn plajlarından denize girin.
• Gece eski kentte yemek yiyin, sabaha kadar açık olan barlardan tarzınıza en uygun olanını bulup, Ege’de bir Ortaçağ gecesi geçirin…
3-PASTEL TONLARINDA ROMANTİZM: SİMİ (SÖMBEKİ)
Limanına amfi tiyatro gibi dizilmiş pastel renkli evleriyle bir diğer ‘kartpostal’ Yunan adası. Özellikle sakin, huzurlu ve ‘rafine’ bir haftasonu arayanlar için ideal.
• Datça’nın sadece 20 dakika uzağında; yaz sezonunda günübirlik geçebilirsiniz. Ya da Rodos’la kombinleyin.
• Limana yanaşırken başka hiçbir şeyle ilgilenmeyin; adanın manzarasını kaçırırsanız üzülürsünüz. Çoğu 19. yüzyılda inşa edilen pastel renkli yapılar, 1970’lerden bu yana koruma altında.
• Adayı koruduğuna inanılan başmelek Mikail’e adanmış Panormitis Manastırı’nı ziyaret edin.
4-SİSAM-KOS-RODOS ARASINDA KAYBOLUN
Vaktiniz varsa, Türkiye’den doğrudan sefer bulunan bu adaların ötesine geçip, Rodos-Kos-Sisam arasında karadan tam anlamıyla uzaklaşın…
• Dalış yapmak ve sportif bir tatil için Akdeniz’deki kaya tırmanışı merkezi sayılan ve İtalyan işi artdeco binaların süslediği KALİMNOS’a (KİLİMLİ);
• Bakir koylarda cam gibi bir denizde kalabalıklardan uzak yüzmek için LİPSİ’ye,
• 2. Dünya Savaşı’nda vurulan gemilerin batıkları arasında dalmak ve büyüleyici plajlara serilmek için LEROS’a (İLERYOZ);
• Aziz John’un İncil’in final bölümünü yazdığına inanılan Apocalypse Mağarası’nın bulunduğu bir adada, hem kültür hem deniz tatili için PATMOS’a (BATNAZ);
• Dünyanın dört bir yanından akın eden bilim insanlarıyla birlikte kraterleri incelemek için NYSİROS’a (İNCİRLİ);
• Kekik kokusu eşliğinde denize girip kuşları izlemek için vahşi doğasıyla meşhur TİLOS‘a;
• Anakaradan uzak, ‘dokunulmamış’ plajlarda huzur bulmak ve köylerin arasından masmavi denize uzanan yollarda ‘hiking’ yapmak için KARPATHOS‘a (Kerpe);
• Rodos’un kalabalığından birkaç saatliğine de olsa uzaklaşıp kafa dinlemek için CHALKI‘ye (HALKİ);
• Hiç turist görmeyeceğiniz, Yunan halkı arasında popüler bir adada tatil için ASTYPALEA‘ya (İstanbulya) gidin.
5-KAŞ’IN GÖZÜ BURADA: MEİS (KASTELLORIZO / KIZILHİSAR)
Kaş’ta bir sabah uyanıp da ‘Farklı bir yere gitsek ya bugün’ dediyseniz, üşenmeyip atlayın tekneye. Sadece 2.1 kilometre, 20 dakika sonra ‘en doğudaki Yunan toprağı’ olan Meis’tesiniz. Pastel tonlu evleri ve sahile dizilmiş tavernalarıyla minicik bir ada burası. Daracık girişinden süzülen ışığın yarattığı mavi tonunu hayat boyu unutmayacağınız Mavi Mağara görmeye değer.(kaynak: Gazete Duvar/Beril Köseoğlu)